Türkiye turnuvaya karışık duygular içinde geldi.

Semih Kılıçsoy polemiği, hoca vs milli takım federasyon şu bu, ama bizim çocuklar ilk karşılaşmada Avrupa'nın doğusunda, Avrupa'ya sadece oyuncu satan, futbolda Avrupa'nın gerisinde olan Gürcistan'ı 3-1 gibi bir skor ile yenerek "turnuvada olacağım" diyen bir Türk milli takımı vardı. Arda'nın müthiş füzesi ve Mert Müldür'ün golü unutulmazlar arasına giriyordu. Bu maç, oyun olarak ve moral olarak turnuvada ilk başlangıç maçı olarak büyük moral veriyor, Türk milli takımı turnuvaya merhaba diyordu. Tabii eleştiriler bu galibiyetle bitmiyordu. 

Türkiye, Avrupa devi Portekiz ile ikinci maça çıktı. Ronaldo, Silva, Bruno Fernandes'li Portekiz'e 3 golle mağlup oluyordu. Futbol olarak herkesten eleştiri almasına rağmen, gruptan çıkma adına çok önemli bir maça çıkan milli takım, ilk 16 takım arasına kalmayı kafasına takmıştı. Fizik gücü yüksek Hasek ve öğrencilerini ilk devre eşit bitirerek, rakibin kırmızı kart gören bir oyuncusu olması ile 10 kişilik rakibini 90 artıda Cenk Tosun'un golü ile 16 vizesi alıyor, 70 milyonu sokağa döküyordu.

Buraya kadar gelirken Montella'nın mental anlamda oyuncuları dik ve ayakta tutması manidardı gerçekten. Ve Türkiye 16 vizesini alıyordu.

İlk rakip burada Avrupa'nın son dönem vitrin ekibi Avusturya idi. Kimse Türkiye'yi favori görmezken, Türkiye, Arda Güler ve arkadaşlarının azimli oyunu ile hele ki ilk dakikada harika bir Arda Güler, Merih Demiral asisti ile "ben bu saatten sonra her şeyin içinde varım" diyerek, Koeman ve öğrencilerine adeta meydan okuyordu. Ben, Türkiye'nin daha önceki turnuvalarda birçok defa karşılaştığı Hollanda'yı yenip yarı final biletini cebine koyacağını düşünüyorum. Hollanda'nın Avusturya'yı grupta yendiğini düşünürsek, Arda Güler'imizle, Melih'imiz, Mert, Cenk, Ferdi ve diğer oyuncularımız ile biz bundan sonra hesap yapmayız diyorum. Haydi çocuklar, bizi mutlu etmeye devam edin inşallah...