Günümüzde hepimizi yakından ilgilendiren bir konu üzerine yazmak istedim.
Mekânın deneyimlenmesi, deneyimlenen mekânların üzerimizdeki psikolojik etkileri ve gelişen teknolojiyle, yapay zekâ sayesinde yeniden tasavvur edilen mekânlar her zaman ilgimi çekmiştir. Aslında köşe yazılarımda da size bir bakıma kendi deneyimlerimi aktarıyorum. Her mekân ve her yeni keşif, hepimizin zihnindeki çekmecelerde bir yerlere saklanıyor. Bazen bunları günlük hayatımızda, bazen iş hayatımızda ya da bir sohbet esnasında alt belleğimizden çıkararak paylaşıyoruz. Deneyimlerimiz, unutmadığımız anılara dönüşürken, insanın hayat tecrübesini besleyen en önemli unsurlardan biri hâline geliyor.
Bir kişinin sohbet sırasında bahsettiği bir kenti henüz deneyimlemediyseniz, o mekânı görme arzusu sizde uyanır; o mekânı deneyimlemek ve kendi gözlemlerinizi yapmak için bir istek doğar. Hepimizin ziyaret ettiği mekânlarda yaşadığı deneyimler ve duygular birbirinden farklıdır. Mekânların üzerimizde bıraktığı etkiler ve anılar da öyle. Bazı mekânlar bize ilham verirken, bazıları yaşadığımız bir travmayı hatırlatarak bizde uzaklaşma isteği uyandırabilir.
Tasarımcılar da kendi deneyimlerini kullanarak bu deneyimleri tasarımlarına yansıtıyorlar. Genelleştirilmiş bilgiler ve herkese hitap etmeyi hedefleyen bu tür tasarımlar, bazen kullanıcılar için işlevsel olmayabilir. Bir kullanıcı, "Acaba buranın girişi sağdan değil de soldan olsaydı?" dediğinde, aslında kendi içinde farklı bir mekân tasviri ve deneyimi hayal etmiş olur.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde okurken, birinci sınıfın bahar döneminde seçtiğim Mekân ve İnsan adlı seçmeli derste tam da bu konuların derinine inme fırsatı buldum. Bu dersi, Psikiyatrist Prof. Dr. Kemal Kuşçu veriyordu. Derste, mekânları deneyimleyerek insanların üzerindeki etkilerini ve mekânların kullanımlarına göre çevresindeki dönüşümleri inceliyorduk. Zaman zaman derse farklı meslek gruplarından iş insanları katılır, bize mesleklerindeki mekân deneyimlerinden bahsederlerdi. "Bunun tasarımla ne ilgisi var?" diye soranlar olabilir. Oysa, bir tasarımın oluşmasındaki en büyük etkenlerden biri deneyim ve insan psikolojisini doğru okuyabilmektir.
Çok iyi tasarımlar yapabilir, harika eskizler çizebilirsiniz. Bu her tasarım dalı için geçerlidir. Ancak tasarımlarınızı insanlar için yapıyorsanız, insanları iyi gözlemlemek, anlamak ve deneyimlemek gerekir. Bir tasarımcının mekân deneyimi ne kadar fazlaysa, o kadar fazla varyasyonu düşünür ve en iyiye ulaşmak için daha çok alternatif üretebilir.
Birden fazla tasarım varyasyonu oluşturmak için geniş bir bilgi altyapısına sahip olmak gerektiğini söylüyoruz; okumak, gezmek, deneyimlemek diyoruz; Peki ya yapay zekâ? Günümüzde yapay zekânın gelişmesiyle, oluşturduğumuz programlar bir fikrin onlarca varyasyonunu üretebiliyor. Bu durum, kimi insanları korkuturken, kimileri yapay zekânın hızını kendi fikirleriyle birleştirip daha hızlı üretim yapabilmenin keyfini çıkarıyor. Ancak, yapay zekâya bu bilgi birikimini yükleyen, yine yüzyıllardır biriken insan deneyimi değil mi? Deneyim arttıkça, yapay zekânın üreteceği varyasyonlar da artacaktır. Bu da insansız bir icadın, insana dair birikim olmadan ileriye gidemeyeceğini gösteriyor. Ancak hızlı tüketimle tembelleşen insanın artık ne kadar bilgiye aç olduğu ise tartışmaya açık bir konu.
Teknolojinin bilim, sanat ve tasarımla birleşmesinin olumsuz bir olgu olarak algılanmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu alandaki farkındalık ve üretim festivalleri gerçekten harika bir deneyim sunuyor. Hem yeni dünyayı anlamak hem de dünya genelindeki bu gelişimi görmek için müthiş bir fırsat. Bu festivallerin en etkileyici olanlarından biri ise Ars Electronica.
Kısaca bu festivalden bahsetmek istiyorum. Ars Electronica, 1979 yılının Eylül ayında Avusturya’nın Linz şehrinde düzenlenmeye başlayan bir festivaldir. İlk başlarda iki yılda bir düzenlenirken, 1987’den itibaren her yıl yapılmaktadır. Bu festival, yeni medya sanatı alanında faaliyet gösteren bir Avusturya kültür, sanat ve bilim enstitüsüdür. Amacı, sanat, teknoloji ve toplum arasındaki bağlantıyı vurgulamak ve bu üç olgunun gelişimini deneyimleyerek sunmaktır. Her yıl Eylül ayının ilk haftası düzenlenen festivalde, sanatçılar, bilim insanları ve araştırmacılarla bir araya gelerek, yapay zekâ gibi teknolojik yeniliklerin dünyadaki gelişimini ve sanat ile bilim üzerindeki etkilerini deneyimleyebilirsiniz.
Fotoğraflar: https://ars.electronica.art/festival/en/