Her ne kadar yeterli gözükse de su stresi altındayız. Küresel iklim değişikliğine karşı elimizdeki en etkin silah ormanlarımızdır' dedi.
Küresel iklim değişikliği ve kuraklık her geçen yıl etkisini daha fazla hissettirirken, temiz su kaynaklarına ulaşım da giderek güçleşiyor. Türkiye'de su kaynakları; kuraklığın yanı sıra yanlış tarımsal sulama ve artan nüfus nedeniyle giderek tükeniyor. Uzmanlar, son yıllardan özellikle, Marmara, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki yağışlarda belirgin azalma olduğuna dikkat çekerken, iklim düzenleyici etkisine sayısız fayda sunan ormanlar ekolojik sistem açısından iklim değişikliğine karşı mücadelede kilit rol oynuyor.
KTÜ Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Kara, azalan yağışların su kaynaklarını olumsuz etkilediğine değinerek, '5 yıllık bir periyodu değerlendirdiğimiz zaman; Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki yağışlar, Türkiye geneline göre çok büyük bir fark yaratmıyor hatta artış bile var. Marmara, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerindeki yağışlarda önemli bir azalma var. Marmara Bölgesi'nde, 2025 yılının temmuz ayı en kurak ay oldu. Bu durum su kaynaklarımızı önemli ölçüde olumsuz etkiledi. Bursa'da, Yalova'da, İzmir'deki barajlardaki sular kritik seviyelere kadar inmiş durumda' ifadelerini kullandı.
'SU STRESİ ALTINDAYIZ'
Prof. Dr. Ömer Kara, Türkiye'nin su stresi altında olduğunu ve yıllar içerisinde su kıtlığı yaşayabileceğini belirterek, 'Ülkemizde, yıllık kullanılabilir su miktarı 11 milyar metreküp civarındadır. 85 milyon nüfusa bölündüğü zaman yıllık bin 300 metreküp su kullanma imkanımız söz konusudur. Şu anda, tarımda ve iklim değişikliğinde kullanılmasıyla su stresi yaşayan bir ülke durumundayız. Her ne kadar yeterli gözükse de su stresi altındayız. Tarımda bilinçsiz sulama, iklim değişikliği ve nüfus artışı bir araya geldiği zaman önümüzdeki yıllarda su kıtlığına gidilebilecek bir durum söz konusudur. Tatlı su kaynaklarımızı verimli kullanmamız lazım' dedi.
'HER BÖLGE İÇİN FARKLI SU PLANLAMASI GEREKİYOR'
Sadece su kıtlığının değil, su fazlalığının da Doğu Karadeniz'i tehdit ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kara, 'Suyun üretildiği esas yerler üst havzalardır. Özellikle ormanların olduğu mera alanları, doğru arazi kullanımı ve yerleşim biçimi çok önemlidir. Yaylalarda yerleşimler arttı. Oradaki otlak alanların su üretiminde önemli fonksiyonları var. Oraları korumamız lazım ki, yerleşim yerlerinin olduğu alt havzalardaki su kullanımını garantiye alalım. Taban sularını da korumalı ve kirlenmesini önlememiz gerekiyor. Doğu Karadeniz'de su kıtlığından ziyade su çokluğu da olumsuz etkide bulunabiliyor. Heyelanlar seller, taşkınlar tamamen aşırı yağışla meydana geliyor. Su çokluğuna bağlı birtakım planlamalar yapmak lazım. Yağışın fazla olduğu dönemlerde su tahliyesi için alt yapının düzenlenmesi önem arz ediyor. Her bölge için farklı bir su planlaması gerekli oluyor' diye konuştu.
'ORMANLAR BİZİM SU ÜRETİM ALANLARIMIZ'
Kara, iklim değişikliğinde ormanların öneminde dikkat çekerek, 'Ülkemizde 23,4 milyon hektar orman alanı var. Yüzde 30'u ormanla kaplı. Bu alanlar havzaların üst kısmında su üretiminin yapıldığı yerler. Ormanlar bizim su üretim alanlarımız. Ormanlarda yaklaşık 1 milyon hektar alanı su üretimi için ayırmış durumdayız. Bu alanları artırarak, su üretimi hidrolojik fonksiyona ayırarak toplumun su ihtiyacını karşılama noktasında bir yola gidilebilir. Küresel iklim değişikliğine karşı elimizdeki en etkin silah ormanlarımızdır. Karbon bağlamak suretiyle iklimi düzenliyor. İklimi düzenlenmesine bağlı olarak yağış rejimleri düzenli hale geliyor. Dolayısıyla da su üretimi devamlı ve kaliteli şekilde gerçekleşmiş oluyor' dedi.





