Filli Boya’nın sahibi Gözde Akpınar, henüz 25 yaşındayken babasını kaybetti. Babasının “Aç kalan işçinin çorbasını içemezsen, sen de aç kal” nasihatini hiç unutmadı. Ailenin tek çocuğu olarak dev bir sorumluluğun altına girdi.
Avrupa’nın en büyük boya fabrikalarından birine liderlik edecek cesareti vardı ama tecrübesi yoktu. Bu yüzden ilk yıllarda yönetimi profesyonellere bırakarak gözlem yaptı, öğrendi, pişti. 29 yaşında direksiyona geçti ve şirketin kaderini değiştirdi.
Kriz döneminde yatırım yaparak büyüdü, Filli Boya’yı Türkiye’nin en güçlü markalarından biri haline getirdi. Vergi rekortmenleri listesinde yer aldı, fabrika sayısını dörde, çalışan sayısını üçe katladı.
Ancak Gözde Akpınar sadece başarılı bir iş kadını değil, aynı zamanda toplumsal duyarlılığı yüksek bir lider oldu. Babasının vasiyetiyle kazandığını toplumla paylaştı, özellikle kadınlar ve kız çocukları için projeler yürüttü.
Aile Bakanlığı iş birliğiyle “Kadın Ustalar” projesini başlatarak 15 şehirde binlerce kadına meslek kazandırdı. Özgecan Aslan cinayetinin ardından, 30 televizyon kanalında aynı anda yayımlanan simsiyah reklamıyla Türkiye’yi derinden etkiledi. Reklamda sadece şu yazı vardı: “Özgecan için.”
Ticari kaygı taşımayan bu cesur adım, kadına yönelik şiddetle mücadelede farkındalık yarattı. Gözde Akpınar daha sonra “Ölümcül Yaralı” adlı uluslararası farkındalık projesine destek verdi, Tübitak ve Boğaziçi Üniversitesi ile Bilim Kampı düzenleyerek yoksul kız çocuklarına umut oldu.
Bugün Gözde Akpınar, Türkiye’nin en güçlü 50 iş kadını arasında yer alıyor. Hikayesi, hem cesaretin hem de toplumsal sorumluluğun simgesi olarak genç kadınlara ilham veriyor.